Bir Şeyi Eskiden Görüldüğü Gibi Yaşamak Alışkanlıklara Ne Denir?
Bugün iş çıkışı arkadaşlarımla buluşmaya karar verdim. Her zaman gittiğimiz kafede bir köşe var, yıllardır aynı masada otururuz. Bu alışkanlık o kadar yerleşmiş ki, fark etmeden çoğu zaman o masaya doğru yöneldiğimi gördüm. Düşündüm, bu kadar alışkanlık haline gelmiş bir şey, aslında neyi ifade ediyor? Geçmişten bugüne değişmeyen bir davranış biçimi, aslında neyi simgeliyor? Bir şeyi eskiden görüldüğü gibi yaşamak, bir tür alışkanlık halini almışsa, buna ne denir? Hadi biraz derinlemesine bakalım.
Alışkanlıklar: Geçmişin İzi, Bugünün Rutinleri
Alışkanlıklar, aslında bize geçmişi hatırlatan, bir yandan da o geçmişi bugüne taşıyan davranışlar. İstanbul gibi değişken bir şehirde yaşıyorum; her şey çok hızlı değişiyor. Ama bazen, eski alışkanlıklar öyle yerleşmiş oluyor ki, o değişimlere rağmen bir şeylerin hep aynı kalmasını ister gibi hissediyorum. Şimdi, gündüzleri ofiste çalışırken kafamda o eski rutini düşünmek bile bazen içimi ısıtıyor. Bu, hem bir rahatlık hem de bir kaçış gibi. Özellikle iş hayatı gibi sürekli değişen ve belirsiz olan bir ortamda, bazen eski alışkanlıklara dönmek, bana güven veriyor.
Eski alışkanlıkları yaşamak, aslında bir bakıma geçmişi bugünle buluşturmak demek. Bu noktada iç sesim devreye giriyor: “Peki, neden bu kadar eskiye bağlıyım? Gerçekten ihtiyaç duyuyor muyum, yoksa sadece bir güven arayışı mı?” İşte burada, alışkanlıkların ne kadar güçlü olabileceğini anlıyorum. Eskiden görüldüğü gibi yaşamak, sadece bir geçmişin tekrarına odaklanmak değil, aynı zamanda o geçmişin güvenini bugüne taşımak. İnsanın içindeki o eski his, bir tür huzur arayışı gibi.
Alışkanlıkların Psikolojik Yönü
İstanbul’da yaşamanın zorluklarından biri de sürekli bir hareket halinde olma hali. Sürekli koşturma, her gün aynı işe gitme, günün sonunda aynı yerlerde vakit geçirme gibi bir döngü var. Bu döngü, bazen bana çok yorucu gelebiliyor. Ama aynı zamanda alışkanlıklarımı da seviyorum. Şimdi soruyorum kendime: “Bu alışkanlıklar gerçekten bana iyi mi geliyor, yoksa sadece alışkanlık oldukları için mi devam ediyorum?” Pek çok psikolojik araştırma, insanların yeni alışkanlıklar edinme konusunda çok temkinli davrandığını söylüyor. Çünkü alışkanlık, bir güven hissi yaratıyor. İnsanlar bilmedikleri bir şey yerine, bildikleri ve alıştıkları şeyleri tercih ediyorlar.
Aslında bu psikolojik yönü düşündüğümde, “eskiden görüldüğü gibi yaşamak” dediğimiz şeyin altında güven arayışı yatıyor gibi görünüyor. Örneğin, akşamları eve geldiğimde en sevdiğim çayı demleyip, birkaç sayfa kitap okumak bana huzur veriyor. Bu, bir tür geçmişin sakinliğini bugüne taşımak gibi bir şey. Çalışma hayatımda ise her şey hızla değişirken, o eski alışkanlıklarım bana bir denge sunuyor. Gerçekten de bazen geçmişe dönmek, geleceğe nasıl daha sağlam adımlarla ilerleyebileceğimizi gösteriyor.
Bir Şeyi Eskiden Görüldüğü Gibi Yaşamak: Bir Nostalji İhtiyacı mı?
Bu kadar değişken bir dünyada, eskiden görüldüğü gibi yaşamak, bana nostalji hissiyatı veriyor. 90’lar çocukları olarak, küçükken kurduğumuz o basit dünyayı hala arıyoruz gibiyiz. “Eskiden ne güzeldi, her şey daha sade ve netti” diye düşündüğümüz anlar oluyor. O zamanlar sosyal medya yoktu, teknoloji bu kadar hızla ilerlemiyordu. İnsanlar birbirleriyle daha fazla yüz yüze iletişim kuruyordu. Bunu düşünmek bile bazen içimi ısıtıyor. Ama bu eskiye dair özlem, sadece nostaljiyle sınırlı değil. O dönemin basit ama huzurlu yaşam tarzını aramak, aslında bir anlamda güven arayışı.
İç sesim yine devreye giriyor: “Ama ben şimdi de o eskiye dönmek istiyorum, eski alışkanlıklara… Bu gerçekten mümkün mü?” Gerçekten, eski alışkanlıkları yaşamak, geçmişe dair bir özlemden fazlası, aslında bir güven arayışı. O eski alışkanlıkları, kendi yaşamına entegre etmek, bir bakıma hayatın içinde daha sakin ve huzurlu bir yer edinmek gibi geliyor bana. Bu eski alışkanlıklar sadece geçmişin bir hatırası değil, aynı zamanda bugünün bir güvenceye ihtiyacı olduğunu gösteriyor.
Gelecekte Alışkanlıklarımız Nasıl Değişir?
Geleceğe bakacak olursak, alışkanlıklarımızın nasıl evrileceğini çok merak ediyorum. Teknoloji bu kadar hızlı ilerlerken, eski alışkanlıklarımıza ne kadar sadık kalabiliriz? Şu an ofiste geçirdiğim zamanları düşünüyorum. Belki de gelecekte artık ofise gitmeden, evden çalışırken bile eski alışkanlıklarımı devam ettirebilirim. Ya da belki de bir gün, o eski kafede buluşmalarımız yerini sanal toplantılara bırakacak. Peki, bu durumda o eski alışkanlıkların yeri ne olacak? Teknolojinin hızla değişen yapısında eski alışkanlıkları ne kadar koruyabileceğiz?
Alışkanlıklar, sadece geçmişi bugüne taşımak değil, aynı zamanda geleceği şekillendiren birer taş olabilir. İster eski alışkanlıklarımıza sadık kalalım, ister yenilerine adapte olalım, aslında hepimizin içinde bir denge arayışı var. O eski alışkanlıklar, belki de geleceğe dair daha sağlam bir temel atmanın bir yolu olacak. Bunu zamanla göreceğiz.